Sigmund Freud’un, Duygusallık ve Güven İlişkisi;

Sigmund Freud (1856-1939), Avusturyalı bir nörolog ve psikologdur. Psikoloji alanında önemli çalışmalar yapmış ve ”Psikanaliz” kuramının kurucusu olmuştur. Bunun yanı sıra modern psikolojinin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Freud, insanın duygusal yönü ile güven duygusu arasındaki bağ ile alakalı olarak; “İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların tecrübe dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir.” söylemini kullanır. Freud’a göre, insanlar, yaşam ile mücadelesinde bir süre sonra kalbiyle bağını kopararak yaşamaya zorlanırlar. Başka bir ifadeyle, geçmişteki hayal kırıklıklarından ders çıkarmanın bedeli, sevgi ve güvenme mahrumiyetine dönüştükçe, kişi kendisini diğer insanlardan soyutlamaya başlar.

Freud’un dikkat çektiği nokta, “tecrübe” ile örülen bir yaşantının nasıl şekillendiği üzerinedir. Nitekim böyle bir yaşam; güvensizlik, sevgisizlik veya kronik şüphecilik şeklinde kişinin yaşadığı olumsuzluklara bir tepki olarak ortaya çıkar. Bu süreçte insan, kendi kalbiyle olan bağını da kaybetmeye başlar.

Kişinin duygu ve güven arasındaki kopukluğu, içsel bir kayıptır. Böyle bir insan, çevresinden alacağı hasar riskine karşılık yalnızlık silahını kullanır. Acısı ve hayal kırıklıkları fazla olan hemen her insanın aynı ortak görüşe sahip olmasının nedeni de budur. Özü, sevgi ve bağ kurma ihtiyacıyla anlam kazanan insanın bu içsel kaybı onarması önemlidir.

Zihinde kalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir