”Pandora’nın Kutusu” tabirini neredeyse duymayan yoktur. Bu tanım genel itibariyle gizemli veya öngörülemez olaylar için kullanılır. Yani ne olduğunu kestiremediğimiz şeyler ile ilgili yorumlar yaparken ”bakalım Pandora’nın Kutusundan neler çıkacak” şeklinde söylemlere baş vururuz. Bu bilinmezliğin başka bir yönü daha vardır ki bu da Pandora’yı Pandora yapan esasların başında gelir. Bu yön Pandora’dan çıkacak şeylerin aslında pek de hayra alamet olmadığı şeklindeki yaklaşımdır. Başka bir deyişle Pandora’nın Kutusu söyleminin dile getirilmiş olması, istenen bir şey olmak şöyle dursun istenmedik şeylerin meydana geleceğine işaret eder.
Pandora’nın Kutusunun istenmeyen şeylerin işaretçisi olması, onun bu yönüyle kötü bir ihtivaya sahip olduğunu göstermektedir. Peki neden? Pandora direkt Yunan Mitolojisiyle bağlantılı bir durumdur. Yunan Mitolojisinin en büyük kaynağını bizlere sağlayan ise Homeros ve Hesiodos’tur. Gerek Homeros’un İlyada ve Odysseia destanları gerekse de Heiodos’un Teogoni’si olsun, bu eserler Yunan Mitolojisi hakkında edinilmiş bilgilerin önemli bir kısmını domine etmişlerdir. Hal böyle olunca Pandora’nın hikayesini de aynı kaynaklardan beslenerek ele almak yerinde olacaktır. Pandora’nın ele alınış şekli itibariyle çeşitli mitler mevcuttur. Bu mitler anlam bakımından farklılık göstermeyip, yorumlanma bakımından farklılık taşımaktadır. Mitler hangi kaynaktan beslenmiş olursa olsun, Pandora hikayesinin Tanrı ve insan arasındaki çekişmenin bir ürünü olduğu unutulmamalıdır. Burada insanoğlu çekişmeyi başlatan değil, çekişmeye kurban edilen olacaktır aslında. Nasıl mı? Hikayeye geçelim…
Kaynaklardan edinilen bilgilere göre Prometheus bir gün verdiği ziyafetlerin birinde bir öküz keser. Hayvanın etli olarak bilinen kısımları derinin, kemikli ve tüketilmesi zor parçalarını ise yağların altına saklar. Sonrasında Zeus’u çağırarak bu parçalardan birini seçmesini ister. Zeus’ un tercihini ifade etmeden önce gücünü ve konumunu belirlemek yerinde olacaktır. Mitolojiye göre Zeus, Tanrıların Babası olarak isimlendirilen ve gücü diğer Tanrılarla mukayese dahi edilemeyecek seviyede olan bir Tanrı’dır. Zeus o kadar güçlüdür ki, o bir tarafa geriye kalan bütün Tanrılar bir tarafa toplansalar ve bir halat çekme yarışına girişseler, kazanan taraf tartışmasız Zeus olurdu. İşte Prometheus’un tercih yapma durumunda bıraktığı tanrı da bu Zeus’tu. Yağ ve deri arasındaki tercihi yağdan yana yapan Zeus, yağın altında dolgun etler olacağını düşünerek bu tercihi yapar. Ancak yağı kaldırınca altında kemikten başka bir şey görmez. Prometheus onu kandırmıştır. Bu küçük düşürülmeyi kabullenemeyen Zeus hıncını öncelikle insanlardan çıkarır. Ne mi yapar? Ateşi göndermez insanlara. Ancak insanların dostu Prometheus buna dayanamaz ve Zeus’un kendi ateşini çalarak narteks kamışının içine gizlenmiş bir şekilde insanlara gönderir. İşte bu durum bardağı taşıran son damla olur. Zeus bu başkaldırının karşılıksız kalmaması adına Prometheus’u sürgün eder. Böylece Prometheus Kafkas dağlarına zincirlenir. İş sadece zincirlenmekle bitmez. Her gün bir kartal gelir ve Prometheus’un ciğerlerini yer. Prometheus Titan ve Tanrı soyundan olduğu için vücudu her seferinde yenilenir. Ancak bu durum çektiği acıyı değiştirmez.
Zeus’un yaptıkları bununla sınırla kalmaz. Gazabını hissedilir tutmak adına çeşitli yollara başvurur. Bunlardan bir diğeri ve konumuzla asıl alakalı olan Prometheus’un kardeşi Epimetheus’ a yaptığı oyundur. Prometheus, Zeus’un nasıl bir yapıya sahip olduğunu bildiği için kardeşini ona karşı net bir şekilde uyarmıştır. Ancak bazı durumlar vardır ki insanın elini kolunu bağlamaktadır. Bu durumların başını kaynağı güdüsel olan davranışlar alır. Hikayeye devam edelim; Zeus, Haphaistos’ a bir kız yapmasını buyurur. Bu öyle bir kız olmalıdır ki güzelliğiyle herkesi büyülemelidir. Haphaistos kızı yapar, Athena ise onu giydirir ve güzelliğine güzellik katar. Ortaya çıkan göz kamaştırıcı güzelliğe ”bütün Tanrıların armağanı” anlamına gelen Pandora ismi verilir. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra Pandora, Epimetheus’a ulaşmak için yola çıkar. Üstelik yanında bir kutu da vardır. Epimetheus’un yanına varan Pandora güzelliğiyle onu büyüler ve yanında getirdiği hediyeyi kendisine takdim etmek ister. Bu durum memnuniyetle karşılanır ve kutunun kapağı açılır.
Kutunun kapağının açılmasıyla birlikte ne kadar kötülük, hüzün ve dert varsa etrafa yayılır. Yaşanan bu hadise vesileyle Zeus, insanların elinden mutluluğu almış olur. İnsanlar kötülüğü, hüznü ve derdi adeta mesken edinmeye başlarlar. Bu durum ile alakalı insanlığın daha kötüye doğru gideceği belirtilir. Rivayet edilir ki Pandora’nın getirdiği kutunun içerisinde bir de ‘umut’ vardır. Ancak o dışarı çıkmaz. Ancak yok da olmaz. Bu sebeptendir ki insanların bir şeyleri ‘umut’ ettiği görülür. Mutluluk gitmiş, umut ise gizemli kalmıştır. Ancak buna rağmen insanlık ‘umut’ a bağlanmaktan asla vazgeçmemiştir. Zihinde kalın.