İlahi Dinler Sürtüşmeyi Buyurur Mu?

“İlahi dinler güzelliği, birleşmeyi, sevmeyi buyuruyorsa, bu kavgalar, düşmanlıklar, sürtüşmeler nereden çıkıyor?”

Dini buyrukların içeriğini ve anlamını neşreden kişilerce, aynı dinin birden fazla yorumunu görmek mümkündür. Kimi mütefekkirler, dinin iyilik ve güzellikten başka bir şey buyurmayacağını izahla girişirken, bir kesim insan ise dinin düşünüldüğü kadar iyimser olmadığını öne sürmüşlerdir. Oysa peygamberlerin buyrukları dil bakımından farklılık gösterse de anlam ve idrak bakımından aynı paraleldedir.

Ayrışmalar, dinin buyruğunda değil, yorumlanmasında kendisini gösterir. Azımsanmayacak bir kesim, ilahi iradenin karşısında durmak pahasına insanlar arasına düşmanlık tohumu ekmiş, dinin bilimi dışlayan bir yapı taşıdığını belirtmişlerdir. Oysa ilahi dinlerin kendi içinde mezhepsel bölünmeyi teşvik ettiğini öne sürmek kabul edilemez. Aksine, ilahi dinler birbirini destekleyen akidelerle birlikte var olurlar. İslam dini, bu yönüyle diğer dinlerin tenkitçisi değil, tamamlayıcısı olduğunu belirtmektedir. “Biz O’nun elçileri arasında hiçbir ayrım yapmayız (hepsine inanırız)” (Bakara: 92/285) ve “Onlar ki Allah’a ve elçilerine inandılar, onlar arasında bir ayrım yapmadılar; işte onların da Allah, pek yakında mükafatlarını verecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Nisa:98/152) ayetleri, İslam’ın kendinden önceki dinleri tamamlayıcı bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Pek, ayrışmaların nedeni nedir?

Hiçbir ilahi din, bilimsel uğraşı nedeniyle bir insanın derisini yüzmeyi, giyotinden geçirilmeyi ya da idama mahkûm edilmeyi buyurmaz. Bugün mezheplerin bu kadar yer bulması ve bu kadar sert bir şekilde birbirini dışlaması da yine dinin değil, onu yorumlayanların eliyle olmuştur. Nitekim, Protestan-Katolik kavgaları İncil’de geçmediği gibi, Şii-Sünni kavgaları da Kur’an’da yoktur. Demek oluyor ki, bir din içerisindeki ayrışma; yorumsal ve menfaatsel çıkarlar neticesinde ortaya çıkmaktadır. Manipülasyonun en fazla kullanıldığı yerin dinler olması, bu duruma önemli bir örnektir.

Dinlerin ayrıştığını net bir ayetle insanlığa sunamayan art niyetli kimseler, kimi dini ayetleri kendilerince yorumlayarak “Burada şu mana çıkarılmalıdır” diyerek kendilerine inanacak bir kesim bulmuş ve böylece dini ayrışmaların çatallaşmasına sebebiyet vermişlerdir. Öyle olmasaydı, “Öldürmeyeceksin” diyen dinin mensupları kıyım yapmaz, “Okuyacaksın” diyen dinin mensupları okumaya yüz çevirmezlerdi.

Sonuç olarak, dinler ile dinlere getirilen yorumların birbirinden ayrı olduğu, dine yapılan yorumların dinin kendisini bağlamayacağı anlaşılmaktadır. Tersi bir yaklaşım mümkün olsaydı, dinlere yapılan yorumlar kadar yeni dinlerden söz etmek gerekirdi. Zihinde kalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like