Enkheiridion, kölelikten gelen ve stoacı ekolden beslenen bir filozof olan Epiktetos’ a atfedilmiş bir eserdir.
Epiktetos, tıpkı Sokrates gibi herhangi bir eser kaleme almamıştır (almışsa da bizlere ulaşmamıştır). Bu nedenle onun sistemi hakkındaki bilgileri bizlere Romalı bir soylu ve aynı zamanda Epiktetos’un öğrencisi olan Lucius Flavius Arrianus aktarmıştır.https://tr.wikipedia.org/wiki/Epiktetos
Stoa ekolü kaderciliği ve buna bağlı olarak kabullenmeyi öğütleyen bir öğretiye sahiptir. Bu düşünceye göre elimizde olmayan şeyler için çabalamak anlamsızdır. Peki ne yapmalıyız?
İzlenmesi gereken yol, elimizde olmayan şeyleri de hayatın bir parçası olarak kabul edebilmektir. Epiktetos bu durum ile alakalı “sana ait olmayan bir şeyle övünme” der. Bununla kalmaz biraz daha ileriye giderek kaybettiğimiz şeylere üzülmenin yanlış olduğuna vurgu yapar. Onun sisteminde “kaybettim” kelimesinin yerini “geri verdim” cümlesi alır.
Yukarıda belirtildiği üzere Epiktetos ‘un kaderciliği her durum için geçerlidir. Bu öğretiye göre çocuğunuzun vefatı bir kayıp olarak değil, emaneti geri verme olarak anlaşılmalıdır. Kişinin kendi canı da bu öğretiden nasibini alır. Nitekim Epiktetos ’a göre kendimizin varlık sebebi dahi değilken, kendimizle alakalı hak iddia etmemiz yersizdir. Stoacılığın genel hatlarını ihtiva eden bu yaklaşıma göre bizler, tiyatro oyununda oynayan oyunculardan başka bir şey değiliz. Oynadığımız oyunun senaryo yazarı ise Tanrı’dır.

Verdiğimiz bu kısa bilgilerden hareketle eserin kader ve kabullenişle alakalı olduğu anlaşılabilir. Ne yapmalıyım? Nasıl yaşamalıyım? Sahibi olduğum şeyler neler? Varlık nedenim nedir? Yaşamdaki gayem ne olmalı? vs. gibi sorulara yanıt bulabileceğiniz bu eser, kişiyi motivasyonel anlamda etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki eser iki ana temel üzerine inşa edilmiştir. Bunlardan biri Tanrı yazgısını kabullenmekken, bir diğeri de koşulların değişebileceğinin (varlıklıyken yoksul, geniş bir aileye sahiplen kimsesiz kalmak gibi) farkına varabilmektir.
Tanrı’ya inanan bir kişinin başına gelen her şeyi bir kabulleniş dâhilinde yaptığını kestirmek zor olmasa gerek. Başka bir ifadeyle rehberinin Tanrı olduğu bir yolculuğa güvenmeme gibi bir durum söz konusu değildir. Bu da bütün eserin ana önermesidir diyebiliriz. Zihinde kalın.