Immanuel Kant, ilginç bir kişiliktir. Ortaya koyduğu felsefi perspektif kadar yaşamı da dikkat çekici bir yapıya sahiptir. Kant, 1724 yılında Doğu Prusya’da bulunan bir kasabada dünyaya gelmiştir. Sekiz kardeşin dördüncüsüdür. Ondan önce doğan kardeşlerinden yalnızca biri hayatta kalabilmiştir. Kant’ın boyu 150 cm, kilosu ise 50’dir. Hayatı boyunca hiç evlenmemiş, tüm yaşamını okulu ile evi arasında geçirmiştir. Filozof olmasının yanı sıra, tarihte ilk defa felsefe alanında profesör olma unvanını taşıyan kişidir. Yani ondan önce hiçbir filozof, felsefe üzerine profesörlük unvanına sahip olmamıştır.
Kant, her gün saat beşte çalışma masasına oturur, vereceği dersler için ön hazırlık yapardı. Saat tam yedide üniversitedeki dersliğinde hazır bulunurdu. Saat 12.45’te ise iki saatlik bir dinlenme molası verirdi.

Dinlenmenin ardından yürüyüşe çıkan Kant’ın geçtiği yere, kasaba halkı “Filozof Yolu” adını vermiştir. Hatta, kasaba sakinlerinin saatlerini Kant’ın geçişine göre ayarladıkları rivayet edilir. Akşam saat altıda mutlaka çalışma masasında yerini alır, saat 21.45’e kadar çalışmalarını sürdürürdü. Akşamları asla yemek yemez, saat on olduğunda mutlaka uyurdu. Bu düzenli yaşam tarzı sayesinde, hayatı boyunca yaşadığı şehir olan Königsberg’den hiç ayrılmamıştır.
Kant, sahip olduğu düzenli yaşam sistemini sadece iki kez ihlal etmiştir. Bunlardan ilki, Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi (bazı kaynaklarda Emile adlı eseri olarak da geçer) isimli kitabını okuduğu zamandır. İkincisi ise Fransız İhtilali’ni duyduğu gündür.
Kant’ın sahip olduğu dakik ve düzenli yaşam tarzı, felsefesinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Nitekim Kant için düzen, disiplin ve bunların beraberinde getirdiği ödev ahlakı vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bu anlayışı, Pratik Aklın Eleştirisi adlı eserinde dile getirdiği “Yıldızlı gökyüzü üzerimde, ahlak yasası içimde.” sözüyle açıkça ifade eder.
Kant, zayıf ve sıska vücudu nedeniyle yaşamın ağırlığını daha fazla taşıyamamış ve 12 Şubat 1804’te, 79 yaşında hayata veda etmiştir. Vefatından hemen önce, Almanca “Es ist gut” yani “İyi bu” şeklinde bir cümle kurduğu rivayet edilir. Bu sözün, onun ölümü bir kabulleniş olarak görmesinin bir ifadesi olduğu düşünülür. Zihinde kalın.