Platon, bir antikçağ filozofudur. Hocası Sokrates, yaşamı boyunca sofistlerle mücadele etmiştir. Hocasının vefatından sonra bu işi üstlenen kişi Platon olmuştur. O da, tıpkı hocası gibi, sofistlerin bilgi ve varlık görüşüne karşı çıkmış; para karşılığı ders anlatmalarına ağır eleştirilerde bulunmuştur.
Platon, Sofistlerin para karşılığı ders vermelerinin kabul edilemez olduğunu savunur. Kendisinin maddi durumunun iyi olması, gelirle alakalı herhangi bir kaygı beslemesini gerektirmemiştir. Bertrand Russell, Platon’un bu durumuna kayıtsız kalmamıştır. Nitekim o, Platon için, “Platon yeterli varlığa sahipti ve görünüşe bakılırsa, kendisi gibi varlık sahibi olmayanların gereksinimlerini anlayacak yetenekten yoksundu. Tuhaf olan, aylığını geri çevirecek hiçbir neden görmeyen günümüz profesörlerince, Platon’un bu sert eleştirisinin sık sık tekrar edilmesidir.”

Her şeyin bir karşılığı olduğu bir dünyada, bilgiye biçilecek bir değer elbette ki yoktur. Ancak maddi kazancın olmadığı bir dünyada, biyolojik ihtiyaçlar giderilmeden üretim yapılması neredeyse imkansızdır. Bundan sebep, her şeyi karşılıksız yapması beklenen yazarlar, bilim insanları ve mütefekkirler, toplum tarafından ağır eleştirilere maruz kalmaktan kurtulamamıştır. Bu durum, bazı toplumlarda daha baskın, bazılarında ise daha seyrektir. Ama istisnasız her zaman vardır.
Bilginin parasal bir karşılık gibi algılanması, bakış açısıyla alakalı bir durumdur. Paraya bir amaç olarak bakılırsa, bilgi bir pazarlama unsuru olur ve gayesinin dışında kullanılmaya müsait hale gelir. Ancak para bir araç olarak görülür ve bilgi bu doğrultuda üretilirse, problem ortadan kalkacaktır. Nitekim, parayı araç olarak görmüş bir düşünür veya bilim insanı, bilimi asıl amaç olarak görmesi gerektiğinin bilinciyle hareket edecektir.