Erdem kelimesi, Türkçeye Arapçadan geçmiştir. Arapçada “erdem” kelimesi, “güzel, iyi, ahlaki” gibi anlamlara karşılık gelmektedir. Bu kelime, Farsça kökenli “ardem” (اَرْدَم) kelimesi ile de ilişkilendirilmiştir. Erdem, ahlak ile çok yakın bir ilişki içerisindedir. Örneğin erdemli kişiler ahlaklı, ahlaklı kişiler ise erdemli olarak gösterilirler. Bunun nedeni erdemin tıpkı ahlak gibi toplumsal normlara karşılık gelen bir yapıya sahip olmasıdır.
Erdemin toplumu ilgilendiren değerler bütünüyle ilişkisi olması kimi filozoflarca yorumlanmasının önünü açmıştır. Ahlak filozofları veya mütefekkirlerin bir kısmı erdemin mahiyetini irdelerken, kimisi ise erdemin öğretilebilir olup olmadığına değinmiştir. Erdemin öğretilebilir olup olmadığı hususunda görüş belirtenlerden biri de Sokrates ve Protagoras ‘tır.

Bu ikilinin girdiği bir tartışmada Protagoras, çeşitli örnekler göstererek erdemin devlet yönetimindeki önemini ve onun öğretilebilir olduğunu kanıtlamaya çalışır. Protagoras’a göre ceza, kişinin ileriyi düşünerek erdemli olmasını sağlamak için verilmelidir, bir öç olsun diye değil. Bu haliyle erdem Protagoras’ın düşüncesin öğretilebilir bir şey olur. Yani Protagoras’a göre bir insanı eğiterek de erdemli olması sağlanabilirdi.
Sokrates bu noktada Protagoras’ın karşısında durur. Nitekim Sokrates’e göre erdem tıpkı bilgi gibi doğuştan gelen bir şeydir. O halde öğrenmekten ziyade “ortaya çıkarılması” gerekir. Kötü birinin de içinde erdem vardır. Aradaki fark, kötünün bilgiyi yanlış şekilde kullanarak erdemi açığa çıkaramamasında yatar. Böyle bir senaryoda yapılması gereken tek şey cevheri ortaya çıkarabilmektir. Başka bir ifadeyle zaten mevcut olanın farkına varmaktır.
Tarihin kendi vetiresi içerisinde her iki görüşü destekleyenler olduğu gibi ikisinin orta yolunu bulmaya çalışan düşünürler de olmuştur. Erdem, tıpkı mizaç gibi, bir huymuş gibi düşünüldüğünde öğrenimi ve ortaya çıkarımı arasındaki nüans daha belirgin hale gelmektedir.